Kişiliği
Fatih Sultan Mehmet, ince yüzlü, uzunca boylu, dolgun vücutlu, heybetli ve iyi giyimli olup karizmatik bir kişiliğe sahipti. Seyrek güler, yüzüne bakıldığında hürmet ve korku telkin ederdi[17]. Ressam Bellini’ye yaptırdığı resimde de bu açıkça görülmektedir.
Gerek yerli gerekse yabancı kaynaklarda, her şeyi öğrenmek isteyen, her şeyi araştırarak karar veren, oldukça dindar, adaletli, çok akıllı, cesaretli, idrak ve sezgi kabiliyeti yüksek, bilim adamları ve şairlere önem veren ve onları koruyan, ihtiraslı, kendine güveni oldukça yüksek bir padişah olarak nitelendirilen Fâtih Sultan Mehmet, tarihin kaydettiği büyük liderlerden birisidir.
Fatih’in son derece iyi eğitim almış, parlak bir zekâya sahip, bir şeyi yapma konusunda aşırı kararlı ve tutkuyla bağlı, düşüncesinden asla vazgeçmeyen, gerektiği zaman sert kararlar alabilen, kimseden çekinmeyen, büyük hayalleri olan ve bu hayallerini yerine getirme hususunda her türlü zorluğa hazır olan, nadiren gülen, projelerini yerine getirme konusunda oldukça inatçı, atılgan, cüretkâr ve büyük bir devlet adamı ve lideri özelliği taşıyan bir kişiliğe sahip olduğu bilinmektedir[18]. Bazen de, oldukça sakin, mülayim, yumuşak, iyi kalpli ve affedici idi. Yani iki duygu durumu arasında bir duygusal yapıya sahip idi.
Fatih, çok tedbirli ve temkinli davranırdı. Bir savaştan önce bütün detayları inceler, ona göre karar verirdi. Hatta düşmanlarını çok iyi aldatırdı. Birçok savaşta düşmanlarına başka yerlerle savaşacakmış intibaını uyandırıp onları hazırlıksız yakalamıştır. Yapacağı seferlerden en yakınlarını bile haberdar etmez ve bunların gizli kalmasına çok dikkat ederdi. O’nun bir seferden önce seferin nereye yapıldığını soran bir Kazaskere; ”eğer bunu sakalımın tellerinden birisi biliyor olsa idi onu derhal koparır yakardım”[19] sözü meşhurdur.
Soğuğa-sıcağa, açlığa-susuzluğa ve yorgunluğa karşı çok dayanıklıydı. Çok cesur, varmak istediği hedefe varmak için ne gerekiyorsa yapardı[20]. Belgrad savaşında ordunun Hunyadi’nin kuvvetleri karşısında bozguna uğradığını görünce, hırsından dudaklarından kanlar akmaya başlamış ve atıyla ileri atılarak ordunun önünde tek başına kılıcını çekip düşman üzerine saldırmaktan çekinmemiştir. Onun bu büyük fedakârlığı savaşın zaferle sonuçlanmasına neden olmuştur. Fatih yapmış olduğu hiçbir savaştan mağlubiyetle ayrılmamıştır. Gerek İstanbul’un alınmasında, gerekse başka savaşlarda yerinde duramaz ordusuyla birlikte hücum ederdi[21]. Bugün Türkiye’nin yetiştirmiş olduğu en büyük futbol teknik direktörlerinden Fatih Terim’in saha kenarında maçı kazanmak için oyuncularını nasıl motive ettiğini gördüğümüzde, Fatih Sultan Mehmet’in gayretlerini zihnimizde daha iyi canlandıracağımızı düşünüyorum.
‘Ayrıca Fatih’in, Osmanlı sultanları içerisinde İslam dışındaki dinlere en hoşgörülüsü olduğu, bu din mensuplarına ve din adamlarına kendi dinlerini öğrenme ve yaşama konusunda göstermiş olduğu engin hoşgörülü tutum ve davranışlarından anlamaktayız. O’nun bu hoşgörüsünün arkasında Roma ve İtalya’yı fethetme düşüncesinin olduğu iddia edilse de yalnızca Hıristiyanlara değil, oluşturmak istediği devlet felsefesinin bir gereği olarak bütün mezheplere, dinlere ve mensuplarına rahat hareket edebilme imkânlarını tanımıştır. Bunların yanında, İslam dininin yaşam kurallarını takip etme konusunda hassas da davranırdı. Özellikle Hocazade’ye derin bir sevgi beslediği ve Akşemsettin’in ise engin bir ferasete sahip olduğuna inandığı’ belirtilmektedir[22].
Fatih Osmanlı devletini imparatorluk haline getirmiş ve imparator kurucusu olma vasfına ulaşmış, devletinin imparatorluğa dönüşmesinin kültürel ve devlet felsefesi açısından da alt yapısını oluşturmuş, bu nedenle dünya hâkimiyeti kurmak amacında olmuş, geniş ve ileri görüşlü bir lider olarak tanımlanmaktadır.